Doç. Dr. Zerrin Gamsızkan, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının en önemli
iki bileşeninin ölçülü ve dengeli tüketim olduğunu belirterek “Ölçüsüz bir
şekilde tüketilen her besin vücudumuza zehir niteliğindedir” dedi.
Günümüzde hızlı sonuçlar vaat eden popüler diyetlerin sağlık üzerindeki
olumsuz etkilerine dikkat çeken Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği
Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Zerrin Gamsızkan, sağlıklı beslenme
hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Obezitenin, ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada katlanarak
artması ve tedaviden sonra bile tekrarlama ihtimalinin yüksek olması nedeniyle
hızlı sonuçlar vaat eden diyetlerin popülerliğini arttırdığını ifade eden
Zerrin Gamsızkan, “Zaman zaman bu tarz kısa sürede hızlı kilo verdirdiği iddia
edilen diyetler gündeme geliyor. Açıkçası bu bahsedilen diyetlerin bazıları
uzun yıllardır bilinen hatta özel durumlarda tedavide kullanılan diyetlerdir.
Özellikle ketojenik diyet olarak adlandırdığımız beslenme rejimi, 1920
yıllarında ilaca dirençli epilepsi hastalarında nöbet sayısını azaltabilmek
için denenmiş ve halen bazı epilepsi hastalarına uygulanan bir beslenmedir.
Epilepsi hastalarının nöbet sayısını azaltma etkisinden tahmin edileceği gibi
ketojenik beslenme vücutta nörofizyolojik bazı etkilere sahiptir. Bu
etkilerinden dolayı eğer kullanılacaksa mutlaka bir hekim, beslenme uzmanı ve
tavsiye edilen disiplin tarafından koordineli bir şekilde yapılandırılmalıdır”
dedi.
“Sağlıklı kalabilmek için hem hayvansal hem de bitkisel ürünleri almak
zorundayız”
Ketojenik diyetin, yüzde 90 oranında yüksek yağ ve düşük karbonhidrat içeriğine
sahip bir beslenme şekli olduğuna vurgu yapan Gamsızkan, “Bu haliyle kolesterol
düzeyi yüksek kişiler için uygun değildir. Dukan diyeti yüksek protein içeren
bir diyet. İçinde bir miktar lif ve sebze olsa da dönemsel olarak protein
tüketimini istediğiniz kadar yapabileceğiniz tarzında yönergeleri var. Bu
haliyle böbrek hastaları için uygun değildir. Carnivore diyeti zaten sadece
protein öneren tek tip bir beslenme ile oldukça agresif ve ağır bir diyettir.
Zaman zaman böyle parlak gibi görünen çarpıcı öneriler olur fakat bu popüler
önerilerin hepsinin dönemsel olduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilir bir şey de
değildir böyle diyetler. İnsan toplumsal bir varlık. Paleolitik dönemde
yaşamıyoruz ki sadece hayvan ürünleri ile beslenelim. Tarım ürünleri bize pek
çok vitamin ve mineral sağlıyor. Sağlıklı kalabilmek için hem hayvansal,
hem de bitkisel ürünleri almak zorundayız. Bireylerin günlük olarak alması
gereken farklı grup gıdaları içeren beslenme piramitleri artık kanıta dayalı
olarak kabul edilen kılavuzlardır. Bu tarz popüler diyetlerin vücudumuza uzun
dönem etkileri ortaya çıktıkça popülerlikleri de azalacaktır” şeklinde konuştu.
“Ölçüsüz bir şekilde tüketilen her besin
vücudumuza zehir niteliğindedir”
“Her ne kadar günümüz insanı obezite ile sınansa da çağlar boyunca geliştirdiği
bilgi ve teknolojiyi beslenme şeklinin çeşitlenmesine borçludur” açıklamasında
bulunan Doç. Dr. Zerrin Gamsızkan, “Özellikle besinleri pişirerek azami oranda
enerji elde etmeyle çok sayıda insan besine ulaşma imkanı bulmuştur. Yine insan
beyninin gelişimi de çeşitli ürünlerin bir arada tüketilmesi ile
ilişkilidir. Sağlıkla ilgilenen profesyoneller temel besin öğelerinin
yaşa, cinsiyete ve yaşam tarzına bağlı olarak çeşitlenerek alınmasını tavsiye
etmektedirler. Tek tip beslenme günümüz insan metabolizması için sağlıklı
yaşamla bağdaşabilecek bir durum değil. Vücudun görünür ve görünmeyen pek çok
metabolik işlevi var. Onarım ve yenilenme dahil hayati fonksiyonlar için
düzenli olarak belirli miktarlarda vitamin, mineral, protein, karbonhidrat ve
yağların alınması gerekiyor. Sağlıklı kilo vermekten anlaşılması gereken
şey, sağlıklı bir beslenme şeklinin yaşamın tüm süreçlerinde alışkanlık
haline getirilmesi halidir. Bu sağlıklı beslenme alışkanlıklarının en
önemli iki bileşeni; ölçülü ve dengeli tüketimdir. Ölçüsüz bir şekilde
tüketilen her besin vücudumuza zehir niteliğindedir” ifadelerine yer verdi.
“Beslenme alışkanlığı edinebilmektedir”
Sağlıklı beslenme ve sağlıklı kilo vermenin sürdürülebilir bir niteliğe
sahip olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Gamsızkan, Hayatımızın birkaç
hafta ya da birkaç ayına uygulanan bu değişimler, esir hayatı yaşıyor gibi
hissettirir kişiye. Kısa vadeli diyetlerden çıktığında insan kendi normaline
döner ve genellikle eskisinden daha fazla ve büyük bir özlemle sağlıksız,
toksik besinlere yönelir. Toksik besin kısmını biraz açmak istiyorum. Günümüz
endüstrisinin hızlı ve seri tüketim mantığında üretilen fabrikasyon yiyecekler
maalesef gerçek birer zehirdirler vücudumuza. Sigara gibi kolay ulaşılır
ürünler olan paketli gıdalar, yüksek rafine şeker içeren atıştırmalıklar
vücudumuza toksik etki yapar. Az önce bahsettiğimiz popüler diyetlerin ortak
özelliği bu tür sağlıksız ürünlerde çok miktarda olan şeker ve
karbonhidratların dönemsel olarak kısıtlanması. O yüzden hızlı kilo
verdiriyorlar fakat bunların yerine insanın tok kalmasını sağlayacak yüksek
protein ya da yüksek yağ önererek. Bir zararlı alışkanlığı düzeltmeye
çalışırken yerine başka kötü bir alışkanlık koymak yine metabolizma için
zararlıdır. Şeker ve karbonhidratı keserseniz zaten kilo kaybedersiniz. Mesele
yaşamın her anında sürdürebileceğiniz şekilde beslenme alışkanlığı
edinebilmekte” dedi.
“Sebze ve meyveyi yasaklayan diyetler ciddi metabolik işlevsizliğe yol
açabilir”
Tek tip beslenme ile yapılan diyetlerin uzun vadede etkilerine de değinen
Gamsızkan, “İlk etapta depo edilmeyen ve her gün besinlerle dışarıdan almamız
gereken vitaminlerin eksikliğine bağlı sağlık problemleri oluşur.
Mesela metabolizmamızda birçok işlevin yerine getirilmesinde kullanılan C
vitamini vücudumuzda depolanmaz. Dolayısıyla sebze ve meyvelerle birlikte
dışarıdan almamız gerekir. Sebze ve meyveyi yasaklayan diyetler ciddi metabolik
işlevsizliğe yol açabilir. Yine B vitamini vücudumuzda nörolojik pek çok
işlevin anahtar vitamini. Sinir hücrelerinin etrafını saran myelin kılıflarının
sentezinde, kandaki kırmızı hücrelerin üretiminde olmazsa olmaz vitamindir”
dedi.
“Sağlıklı beslenmek ve ideal kilosuna
ulaşmak isteyen herkes, obezite polikliniğimize rahatlıkla başvurabilir”
Düşünce şeklimizin sağlıklı kilo vermek değil, sağlıklı beslenme ile
bize en uygun vücut kompozisyonuna ulaşabilmek olması gerektiğini dile getiren
Doç. Dr. Gamsızkan, “İdeal vücut kompozisyonuna ulaştığımızda hem biyolojik hem
de psikolojik sağlığımız olumlu yönde artacaktır. Biz hastanemizde bulunan obezite
merkezi ve obezite polikliniğinde biyopsikososyal anlayışla kişinin sadece
kilosu ya da biyokimyası ile değil psikolojik ve sosyal sağlığıyla da
ilgileniyoruz. Ayrıntılı beslenme anamnezi ile ulaşabildiği besinler ve tüketme
alışkanlıkları konuşulup yaşadığı ve varsa çalıştığı ortamda en uygun beslenme
programı düzenleniyor. Sağlıklı beslenmek isteyen, ideal kilosuna ulaşmak
isteyen herkes obezite polikliniğimize rahatlıkla başvurup hizmet alabilir”
şeklinde konuştu.
“Paketli gıdalara dikkat edin”
Açıklamasının sonunda özellikle çocukları etkileyen ve beslenme
alışkanlıklarını oluşturan zehir ürünlerine dikkat çeken Doç. Dr. Gamsızkan,
“Yaşadığımız dönem toksik besinlerin yoğun olduğu bir dönem, bunun farkına
varalım. ‘Doymuyorum’ kelimesini neden bu kadar çok işitiyoruz? Çünkü paketli
gıdaların, hazır soslarla hazırlanmış besinlerin hepsine daha fazla tüketmemizi
amaçlayan maddeler katılıyor. Metabolizmada bir tür bağımlılık oluşuyor bu
ürünlere karşı. Raf ömürleri artsın, bağımlılık potansiyeli çoğalsın diye
lifleri çıkartılıp daha fazla nişasta ve şeker katılıyor. Daha fazla nişasta ve
şekere ihtiyacımız yok. Günlük ihtiyacımız kadar proteinden, yağdan, sebzeden
ve meyveden yararlanacağız beslenirken. Mümkün olduğu kadar az şeker ve
karbonhidratla yine mümkünse evde hazırlanan yiyecekler önceliğimiz olsun”
ifadelerini kullandı.